Rachel Roy Kimdir?

Ben Rachel

Bali’de, doğanın kalbinde, sessiz bir adada dünyaya geldim. Çocukken kuş sesleriyle uyanır, çıplak ayakla toprağa basarak hayal kurardım. Büyürken öğrendiğim en değerli şey, doğayla uyum içinde yaşamanın insana kattığı zarafetti.

Güzelliğe olan bakışım doğadan, kültürlerden ve hayata karşı duyduğum meraktan geliyor.

Fransa ve Romanya’da aldığım eğitimler, sadece bilgi değil; bana farklı olmanın, düşünmenin ve üretmenin güzelliğini gösterdi. Meraklı, hayalperest ama her zaman ayakları yere basan bir kızdım. Her şeyden ilham alırdım — bir taşın dokusundan, yaşlı bir kadının ellerinden ya da bir sokak lambasının gölgesinden bile.

Dünyayı gezmeyi, insanları tanımayı ve özellikle Asya’nın felsefesine, sadeliğine ve doğallığına hayran kalmayı çok seviyorum. Her seyahatim bana bir parça daha kattı.

Hayvanlara olan sevgim ise bambaşka bir yerden geliyor. Brighton’da gönüllü olduğum küçük bir hayvan barınağı, bana hayatın en saf ve en gerçek sevgisini öğretti. Onlarla geçirdiğim zaman, güzelliğin sadece dış görünüşte değil, şefkatte ve anlayışta da olduğunu hissettirdi.

Şimdi İstanbul’dayım.
Hayatımın bu yeni döneminde, büyük bir heyecanla, kalbimin tam ortasında bir projeye hayat veriyorum. Ortaklık kurduğum şirketle birlikte Çin’den Amerika’ya uzanan güçlü bir ekiple çalışıyor, hayallerimi tasarımlara dönüştürüyorum.

Ve sonunda… Rachel Roy Paris doğdu.
Bu markayı yalnızca bir kozmetik markası olarak değil, kadınlara ilham veren bir yaşam tarzı olarak kurdum.
Her ürünümüz vegan, hayvan dostu ve sürdürülebilir. Çünkü güzellik sadece aynada değil; vicdanımızda ve dünyaya bıraktığımız izde de olmalı.

Bugün inanıyorum ki; Türk kadınlarıyla, bu topraklarda doğmuş ya da burayı evi olarak seçmiş tüm kadınlarla aynı anlamı taşıyorum. Aynı dili konuşmasak da, hislerimiz çok ortak.

Güzellik, her kültürde farklı parlar.
Ben bu parıltının en doğal, en içten ve en gerçek olanını biliyorum.

Adım bu markanın üstünde yazıyor olabilir, ama hikâyesi hepimize ait.
Çünkü güzellik; tutkuyla, zarafetle ve özgürce yaşanmalı.

Sevgiyle,
Rachel